Google Reklam VermekOsmanlı Tercüme Odası

Osmanlıdan kalma tercüme odasının tanımını yapacak olursak eğer kısaca şu şekilde belirtebiliriz. 19ncu yüzyıl içerisinde en başta diplomatik nitelikteki ilişkiler olmak üzere, kendi dilleri dışında bir dil bilgisinin gerekli olduğu tüm durumlarda Avrupa’nın dillerinden tercümelerin sorumluluğunu üstlenmek için Müslüman çevirmenlerin hem eğitim gördüğü hem de görev yaptığı kurumlara Osmanlı tercüme odası adı verilmektedir. 1821 yılında kurulan bu tercüme odası, 1871 yılında Hariciye Nezareti’nin içinde bulunan bir büro haline gelerek varlığını imparatorluğun sona ermesine kadar devam etmiştir. Osmanlı Devletinde çevirmenlik görevi, 1821’e kadar Fenerli Rum Divan-ı Hümayun çevirmenleri tarafınca yürütülmekte olan bir kurumdu. Divan-ı Rum çevirmenlerinin 1821 yılı Yunan İsyanında aynı taraf olmalarına karşılık olarak bu tercüme odasının kuruluşu gerçekleşmiştir.

Söz konusu olan bu tercüme odasının ilk çevirmeni ise, Yahya Naci Efendi olarak kayıtlara geçmiştir. İlk başta 3-4 kişiden oluşan kadroya sahip klasik bir devlet dairesi olan Osmanlı tercüme odası, devletin diplomatik çalışmalarının çoğalması ile her geçen gün gelişerek 1888 yılında 75 kişilik personeli bulunan bir kurum olarak yer almıştır. Öncelikli görevi olan diplomatik tercümeleri yapmanın haricinde telgrafçılık, gümrük, maarif ya da pasaport gibi Fransızca dili bilgisine gerek duyulan durumlarda görev almıştır. Hem iç hem de dış siyasette etkili reformcu bürokratların gelişmesine olanak sağlayan bu kuruluş, Tanzimat’ın çeşitli aydınlarının ya da reformcu devlet adamlarının yetiştiği ve eğitim gördüğü yer olarak da bilinmektedir. Bu kişilere örnek verecek olursak eğer en başta sayabileceğimiz isimler; Namık Kemal, Ali Paşa, Ahmet Vefik Paşa ve Fuat Paşa gibi isimlerdir. Tanzimat döneminde Türk dilini ve düşüncelerini etkileyebilen bir okul konumunda olan tercüme odası, tarih kitaplarının önemli konularından biri olarak da bilinmektedir. Bu odaya ait çevirmenlerin tercümeleri soruncu Türkçe, teknik kelimeler haricinde de Batı dünyasının kelimelerini ve deyimlerini ele almaya başlamıştır. Fransızca diline ait kelimeleri kullanmak ise moda haline gelmiş ve kelimeler birebir olarak alınmıştır.

Yabancı dilden sağlanan çeviriler ile dilde yepyeni bir üslup da gelişmiştir. Osmanlıca dilinde bulunan çift sözcükler, uzun başlangıç cümleleri, dualar a da övgülerin her geçen gün daha az telaffuz edilmeye başlanmıştır. Osmanlı tercüme odasının sağladığı bir diğer olanak ise, sanat yapma düşüncesi ile yazılan süslü nesrin yerine düşüncelere öncelik sağlayan ve kısa cümlelerden ibaret olan yalın, sade anlatımlar gelmiştir. Ayrıca Tanzimat devrinde Fransız Geroges Sardou ve İngiliz James Redhouse gibi yabancı kişiler de Tercüme odası dâhilinde öğretmenlik görevinde bulunmuştur. 1841 yılında tercüme odası içerisinde 39 personel yer almıştır. En önemli ve en değerli değişimleri 1856 yılında geçiren tercüme odası, diplomatik yazışmalarla alakalı olarak tercüme odasına bağlı olan ‘Tahrirat-ı Ecnebiye Odası’nı açmıştır.